DİNAR-SUÇIKAN

Suçıkan Hotel ve Büyük Menderes Nehrinin Doğduğu Yer.

Afyonkarahisar-Dinar

Afyonkarahisar-Dinar'dan Bir Manzara.

Afyonkarahisar-Dinar

Okul Aktivitelerinden Bir Görünüş.

Dinar Treni

Tarihi Dinar Treni.

Afyonkarahisar-Dinar

Afyonkarahisar-Dinar'dan Bir Manzara..

28 Şubat 2023 Salı

reklamlar

 

3 Mart 2011 Perşembe

İlçemiz Tarihi ( Dinar )


Ilçemiz Tarihi


ILK ÇAGLAR VE HITIT DÖNEMI
Anadolu'nun yerli halklarindan olan Dinar'in eski bir yerlesim bölgesi oldugu görülmektedir. Dinar Hitit Imparatorlugu döneminde Seha irmagi (Büyük Menderes) Beyligine bagli oldugu tarih kitaplarimizdan anlasilmaktadir.
Yontma tas çagi insanlari en çok, av hayvanlari bol orman, irmak, göl kiyilarinda bulunan natürel magaralarda yasarlardi. Ilçemiz bölgelerini arastirirsak bu magaralardan ve benzerlerinden çoguna rastlamak mümkündür.
Ilçemizde, Cilali tas (Neolitik) çagi dönemine ve Bakirtas (Kalkolitik) çagi devirlerine ait birçok höyükler mevcuttur. Ne var ki buralarda henüz bilimsel bir arastirma yapilmamistir. Yapilan hafriyatlarda bu çaglara ait çömlek çanak kiriklari çikmaktadir. Halen Üçlerce ve Suçikan tepelerinde bu parçalar yani sira sik sik da mizrak uçlarina rastlanmaktadir. Ilçemiz Avsar köyü tren yarmasi höyügünden çikan eserler bugün Afyon müzemizde yer almaktadir.
Eti (Hitit) çagi imparatorlugunun Kral Yolu da ilçemizden, Çöl ovasindan Haydarli, Bel kavak yolu ile Dinar-Kizilören-Daracasuderesine girerek Düzbel geçidini asmakta ve Homa yönünden Selçuk'a ulasmaktadir. Ortaçagda Türk Selçuk ve Bizans ordulari arasinda Düzbel'de yapilan savasi anlatan Bizansli tarih yazarlari bu geçidin adini Miriyokefalis olarak yazmislardir.
b) FIRIK DÖNEMI
Dinar adi tarih boyunca birkaç kez kurulmus ve batmis sehirlerden sonra gelmistir. Baslica, KELAINAI, CELAINAI, APEMEIA, KIBOYOS,GEYIKLER,DINAR isimleri ile anilmaktadir.
CELAINAI (Celenae, Gelene) M.Ö. 1200
Seha kralligi Akalar tarafindan ortadan kaldirildiktan sonra bir yarisma yapilmisti, sularin bollugu dogal güzelligi ile baskent olmaya pek elverisli olan, eski bir ünlü ticaret yolunun üzerinde bulunan Celainai (ilçemizin dogu kisminda) sehrini barajlar, saraylarla süsleyen Kral Midas burada bir zamanlar ferah ve bolluk içinde yasamisti. Bir müzik yarismasi sirasinda bir mese agacina astirilip derisi yüzülerek ölüsü Celeinai (Dinar) sehri içinden geçen nehre attirmisti. Halk bu aniyi yasatmis paralarinda onu kaval çalan ve harmaniyesini savura savura dolasan bir genç olarak göstermislerdir. Büyük tarihçi HEREDOT Marsiyas (Suçikan) kaynaginda bulunan bir magarada asili olarak görüldügünü yazar. (Marsiyas Efsanesi Efsaneler bölümünde anlatilmistir.) Seha Beyi hangi yillarda ortadan kalktigi belli degilse de M.Ö. 1200 yillarinda sanilmaktadir. Seha kralligi Dina ve Dazkiri civarinda ancak 40-50 yil kadar yönetimde kalmistir.
CELAINAI'da sehrin içinde geçen Marsiyas (Suçikan) irmagindan sonra efsanelere adi geçen önemli su Menderes nehridir. Dinar'dan dogan Menderes irmagi 5 büyük sudan meydana gelmistir. ANABENON, kaynagina dolasip gelen anlaminda olan bu su, Dinar, ilçemizin güneydogusunu kapsayan dagin yamaçlarinda Karakuyu gölünden yeralti yariklari yolu ile beslenen kaynaklarin hemen altinda gölcük yaparak tasar. Bu Anabenon suyu sonradan Menderes irmagi adini almistir. Adini mitolojik bir olaydan alir. M.Ö. 660 yilarinda 4. Midas gününde yine dogudan Anadolu'ya giren Kimmeriler arabalarina yükledikleri evleriyle kona göçe gelerek Phrygia'lilara saldirdilar ve Phrygia devletini yiktilar.
c) PERSLER ZAMANI
Persler, M.Ö. 585 yilinda Kizilirmak yaninda yapilan savasa günes tutulmasini sebep göstererek ara vermislerdir. Persler geri çekilir gibi yaparak Lidya ordusu üzerine çullanip, Lidyalilari yenerler. Böylece Afyon ili Perslerin eline geçmis oldu. Persler Anadolu'ya bir satraplik merkezi Sardes olmakla beraber Celeinai'da (Dinar) yazlik merkezi oldu. Pers krallari Darivs ve Xerves Celeinai'yi Iyonlar üs olarak kullandilar. Burada av bahçeleri ün saldi. Kral yolu Phrygi'lilar zamaninda oldugu gibi Lidyalilar ve Pesler zamaninda da önemini yitirmedi. Pers Imparatorlugu zamaninda Kral Eldesir ve kardesi Prens Keyhüsrev'le aralari açilinca kendisine ücretli askerler topladi. Celeinai üs olarak hazirladi. Ülkesini dolasir gibi yapti, Bolvadin ilçesinde önceden anlastigi Kilikya Kraliçesinden yardim gördüyse de, ancak askerlerinin maasini dagitabildi ama neticede savas Prens Keyhüsrev'in yenmesi ile sonuçlandi.
Celeinai kalesi önünde yepyeni bir sehir dogmustur. Nüfus artmis, özellikle Hitit Kralligi devrindeki ticaret yolu Celeinai'den geçirilmek suretiyle zengin bir ticaret ve sanat hayatinin dogmasi saglanmistir. Bu yeni sehir, Dinar'in Suçikan deresinin güneyinde ve kale olan Toptepe (Tekke) Mahallesi altinda kurulmustur. Bu sehirde Literses zengin bir hayat sürmüstür. Sehirde yerlesen yabancilarin çift ve harman islerinde kendisine yardimdan kaçanlari idam edecek kadar siddet gösteren Literses, bir efsaneye göre Akanlarin kuvvet ve seyahat tanrisi Herkül tarafindan öldürülerek yabancilarin öcü alinmistir. Diger bir söylentiye göre, Frikya büyük kralina karsi bas kaldirdigi için cezalandirilmis ve ölüsü Menderes'e atilmistir. Sehir hayli gelismis tüccar, sanatkar, kervancilarin önemli bir merkezi olmustur. (M.Ö. 1050)
M.Ö. 8.'nci yüzyillarda kral Gordius ölünce yerine oglu 3. Midas geçmis bu kralin çagi Frikya'nin altin çagi olmustur. Kral Midas ilk is olarak o gün, dünya ticaretinin ana yolu eski kral yolu üzerinde Litersesin gelistirdigi, sularin bollugu, mevkiinin güzelligi ve topraklarinin bereketi ile ün salan Celeinai'ye baskenti tasidi. Gelene'de terlestikten bir süre sonra sehirde büyük bir deprem oldu, yerler yarilarak sular fiskirdi. Sonra kral en kiymetli varligini suya atarak sehri kurtardi ve tamir ettirdi. (Bakiniz Efsanelerimiz Anhoros Efsanesi)
d) IRANLILAR YÖNETIMI
Keyhüsrev'in ölümünden sonra ayaklanmayi bastiran komutan Darios (Dara) yönetimi ele aldi. Anadolu Ege limanlari, Ege limanlarindan Iç Asya'ya dogru giden ünlü kervan ve kral yolunu izledi Gelene bu kervanlarin, tüccarlarin konak yeri olarak önemini sürdürmekteydi. Dara bu yolu uzak bularak yeni bir yol yaptirdi. 700 bin kisilik ordusuyla Gelene'de bekledi. Dara'ya Gelene'li tüccar prens olan Pythios altindan yapilmis bir mese agaci ve üzümlü asma hediye etti. Dara savaslar yaparak geri dönüyordu. Yerine oglu Serhas geçti. (M.Ö. 480)
Serhas Yunan savaslarini yönetmek üzere geldigi zaman ordu merkezi olarak Gelene'de kaliyordu. Gelene Lidya sartapliginin yazligi konumunda idi. Burada, Pythios, Serhas ve komutanlarini karsilamis onlara ziyafetler vermisti, Serhas'a savas gideri olarak 4 milyon Darik altini verecegini ancak 7 bin altin eksik oldugunu söyledi. Serhas sasirarak kimdir bu kadar para veren kimse diye sordu ve yanindakiler: "Bu zat sizden sonra gelen en zengin kisidir. Babaniza da altindan iki hediye vermistir" dediler. Serhas bunun üzerine kendi hazinesinden 7 bin altin çikardi ve 4 milyonu tamamlayarak orduya dagitti. Serhas Gelene'de ordusunun araç ve gereçlerini tamamladiktan sonra Ege kiyilarina dogru sefere çikti. Dönüste kendisine Marsiyas kaynaginin karsisinda bir saray yaptirdi. Eski kaleyi de yeniledi. Gelene böylece çok güçlü bir kale ile bezenmis oldu. Sarayin ve yeni iç kalenin oldugu tepenin Üçlerce tepesi oldugu sanilmaktadir. Saray bu tepenin ovaya bakan ilicasi yönünde ve çok güzel görüntülü yerinde idi. Serhas'in ölümünden sonra oglu ERDESIR ve sonra 2. DARIUS basa geçti. M.Ö. 407 de genç oglu Prens Kurus'u (Keyhüsrev)Anadolu Satrabi yapti ve Kayseri civarini Büyük Frikya adi ile Keyhüsrev'e verdi. Keyhüsrev, Satraplik(Valilik) merkezini Sard sehrinden Gelene'ye kaydirdi. Gelene'de Menderes kaynaklari (Arap isik, simdiki Bülüçalan köyü) üzerinde büyük bir saray yaptirdi. Bu saray çevresindeki ormani, av bahçesi yapti. Bu av bahçesi genis bir alani kapliyordu. Genç Keyhüsrev, atli av gezintilerini burada yapardi. Park, av kuslari ve vahsi hayvanlarla doluydu. Keyhüsrev bu parkta kendisine katilan ordulari da sayarak 33 bin savasçi oldugunu gördü ve bu ordu ile batiya dogru hareket etti. Keyhüsrev M.Ö. 401 yilarinda öldü.
e) IRAN YÖNETIMININ SONU VE ISKENDER ZAMANI
Genç Keyhüsrev'in kardesi üzerine ayaklanmasi genis Satrapligin kötülügünü ortaya koymustu. Satrapligi, 4 satrapliga ayirarak Büyük Frikya'nin yalniz bir satraplik olmasi uygun görüldü. Erdesir'in Helospont Satrabi olan general Tisafernes, bu atamayi tanimlayarak Gelene'yi ele geçirdi. Yeni satrap Titheros, bunun üzerine gelerek Tisafernes'i Gelene'den çikardi ve Kolos(Honaz) civarinda yakalayarak boynunu vurdurdu. M.Ö. 396 Titheros böylece Gelene'ye yerlesti. Büyük Serhas'in çok saglam yaptirdigi kale önünde durdu. Gelene kalesini 1000 Karyali ve 100 Yunanli ücretli asker korumakta idi. Gelene'nin en son derebeyi Alisyas, Iskender gelmeden sehri terk etti. Iskender Gelene önünde 60 gün bekledi. Kaleyi bekleyenler Iran'dan iki ay içinde yardim gelmeyecek olursa kaleyi vereceklerini bildirdiler. Kan dökülmemesi için bir anlasma yapildi ve yolar kesilmekle yetinildi. Iskender M.Ö. 333 yili baharinda sehre girmis ve Iran yönetimi sona ermistir. Iran (Pers) yönetimi böylece 213 yil sürmüstür.
f) HELENISTIK ÇAG
Iskender, Iran Imparatorlugunu yikmakla kalmadi Hindistan'in bir kismini, Misir'i, Mezopotamya'yi da aldi. Buralarda birer Satrap atadi. Babil'de hummaya tutulan Iskender M.Ö. 13 Haziran 323 tarihinde öldü. Iskender zamaninda 34 Satraplik vardi. Bu sirada Bergama'da Iskender'in hazinelerini korumakla görevli Ömen, Frikya'ya saldirdi ve Gelene bölgesini ele geçirdi. Synnada kalesi koruyuculari Antigon'un generalleri Dokimas, Alketos ve Pelemon, Ömen'i Gelene'den atmak için savastilar. Ömen'in Gelene'deki bir yillik saltanati sona erdi. Gelene'ye Antigon yerleserek burayi kralliginin baskenti yapti.Ömen, Gelene'de bir yillik saltanati sirasinda askere geçim ödenegi olarak bölgedeki çiftlikleri satmis ve ücret ödemden asker beslemenin kolayini bulmustu. Bu çiftlikler dört duvar içinde evler ve ahirdan kurulu birer kale gibi idi. M.Ö. 314
Antigon, Iskender'in yerine geçmek için saga sola saldirdi durdu. Ipsos meydan savasina 70 bin piyade, 10 bin süvari ve 70 adet harp fili ile katildi. 84 yasindaki Antigon kazanacagini ummaksizin bu savasa girmisti. Ordusu dagilinca Gelene'ye kaçti ve orada öldü. Birlesik krallar aralarinda ülkeyi paylastilar. Antigon'un mezarinin simdiki yeni hükümet binasinin önünde oldugu sanilmaktadir. Çünkü daha önce kabartmali Temülüs kapi üstü tasi burada bulunmustur. (Bu tas simdi Suçikan Parkta açik hava müzesi olarak düsünülüp tüm eski yazili taslarin toplandigi yüzme havuzunun üst kismindadir.) Antigon yönetimi Gelene'de 20 yil hüküm sürmüstü, bu siralarda yeni bir deprem olmus birçok binalar yikilmisti.
g) KELEINAI (Celene-Gelene)
KYROS, Phirygia'nin sehri olan Keleinai'ye kardesi kral Artakserkes ile babalari öldükten sonra münakasa etmis ve Helen ücretli askerleri gönüllü olarak Kyros'a yardim etmisti. Kyros ordusu ile birlikte hareket etti, Lidya içinde birçok Hoplit oldugu halde üç gün yürüyüsle yol alarak Miandros (Menderes) nehri boyunca Phrygia içinden bir günlük yürüyüsle yol aldi. Saray hisarin alt tarafinda Marsiyas nehrinin kaynagi yakininda kuruldu.
h) APAMEIA KIBOTOS
Anadolu Frigya bölgesinde Moiandoros nehri çikis noktasinda Selavkos Nikator'un kurdugu sehirdir. Nikator, Büyük Iskender'in generallerinden biridir. Buhara hanedanlarindan birinin kizi olan Apameia ile M.Ö. 125'de evlenmis ve buraya karisinin ismini vermistir. Gelene sehrinin yani basinda ovada Marsiyas (Suçikan) ile Menderes'in birlestigi yerde ve Marsiyas'in iki yaninda sehrin genel yapilarini yaptirdi. Aniyohos'un kurdugu diger Apameia'lardan ayirt edilmesi için buna APAMEIA KIBOTOS adi verilmistir.
i) ROMA ÇAGI (M.Ö. 72 - M.S. 395)
Roma çaginda sehirler çogalmis, nüfus artmistir. Roma Cumhuriyeti zamaninda 3 il olarak SYNADIK, APAMEIA, FIRIKYA, EPIKTET illeri kurulmustur.
Afyon ilimizin güney bölgesinde yer alan bu eski il merkezi Apameia (Dinar) sehridir. Ilçe merkezi Metropolis ilçesidir. (Simdiki Tatarli) Bütün Çölovasini içine alir. AKARIDOSKOME (Simdiki Akça köyünün bulundugu yerdir. Daha önceleri izah ettigimiz gbi Helenistik çagda A.Sorter tarafindan Firik baskenti yaninda kurulmus ve iki sehrin birlesmesiyle önemli bir merkez haline gelmistir.
Eski çaglarda oldugu gibi Roma çaginda da çok siddetli bir deprem olmustur. Imparator Aleksandr gününde M.S. 225-235 yillari arasinda olan bu depreme birçok binalar yikilmis, yariklar açilmis, sular fiskirmis ve yeni göller olusmustur. Dinar, Anadolu yarimadasinin batidan doguya uzanan bir yarigi (fay) ve ayni zamanda yeralti sularinin akintilari üzerinde kurulmus oldugundan çok siddetli depremler olagelmistir.
Kaynak: KALKAN Ayhan, Her Yönü Ile Ilçemiz Dinar, 1984.

İlçemiz Yakın Tarihi ( Dinar )

SELÇUKLULAR
Büyük Sultan Alpaslan 1071 yılında Malazgirt Ovasında Bizans İmparatoru Romenos Diogenis'i yenince Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış oldu. Anadolu'yu fetihe gelen Oğuz Türkmenleri yazın yaylalarda kışın ise şehir kıyılarında çadırlarda yaşarlardı. Selçuklular zamanında gerek haçlılarla ve gerekse Bizanslılarla birçok savaşlar yapıldı. Bunların en önemlisi Selçuklu Sultanı 2. Kılıç aslan ile Bizans İmparatoru Manuel Kommen arasındaki savaştır. Bu savaşın geçtiği yer hakkında değişik düşünceler vardır. Bir kısım yazırlar bu savaşın Yalvaç İlçesinin Kumdanlı Kasabası yakınlarında olduğunu kabul etmekte iseler de bir başka grup ise bu savaşın Homa ile Dinar arasında yer alan Düz bel Köyü yakınlarında olduğunu söylemektedirler ki çoğunluk bu düşüncededir. Çin Tarihine göre eski Türk İli beş büyük Hanlık Şeklinde idare ediliyordu. Karahan,Gökhan,Sarıhan,Kızılhan ve Akhan isimlerini taşıyan bu hanlıkların başındaki Ak,Kara gibi sözcükler rengi belli etmezler., bu sözcükler yön ve ulus adıdır.İlçemizde Karataş, Kara kuyu Köyleri karahanlıklardan, Akça köy,Akçin Köyleri Akhanlardan, Kızıllı , Kızılköy gibi köyler Kızılhanlardan, Bozhüyük köyleri Sarıhanlıktan, Gökçeli köyü ise Gökhan ulusundandırlar.Bu beş hanlığın birerde ongunu vardır. Ongun bol ürün veren, çok verimli şey için kullanılır ve uğurlu kabul edilirdi.İşte bu ongunlar şunlardı: Koyun, Domuz, Kuş, Köpek ve Öküzdür.Hanlıklar bu ongunluklarla da tanınır.Kuş ongunuyla tanınan köylerimiz Doğanlı,Keklicek ve Palaz köyleridir. Köpek ongunuyla ( it barak ) Yıprak Köyümüz, öküz ongunuyla tanınan köyümüz ise Dombay köyüdür. Oğuz Türklerince kabul edilen takvimdeki hayvan isimlerini de köy adı olarak kabul etmiş köylerimiz vardır. Türk takviminde kabul edilen ay adlarından biri Yılan diğeri de At'tır. Bunları köyleri için isim olarak seçmiş köylerimiz ise Yere giren (Akgün) yılanı, Alacatlı ise atı seçmişlerdir.Hanlıkların oymakları da vardı. Akhanların oymağı Ağaç ve bitkiyi, Sarıhanlıların oymakları ise Toprağı seçti ve benimsedi.Buna göre İncesu Beldesi Karahanlılar oymağından, Bademli, Çamlı köy,Ergenli,Kabaklı ve Körpeli gibi köylerimizde Gökhanların oymağındandırlar. Yine eksi Çin tarihlerinde Oğuz han (Mete) ordusunu onar bin kişilik yirmi dört tümene ayırtır.Orduları önce 2'ye ayrılmıştı.Boz oklar ve Üçoklar olmak üzere.Boz oklara Mete'nin oğullarından Gün han,Yıldız han ve Ayhan, Üçoklara ise Gökhan, Dağhan ve Denizhan komuta ediyorlarmış.Bu altı komutanın dörder çocuklarının her birisi de bir tümene atanmışlar.Bu tümenler bir boyu oluşturuyordu.Afşar köyümüz Bozokların Doğan boyundan, Kınık Beldemiz ise Üçokların Sungurlu boylarındandır.Avdan Köyümüz de bu yirmi dört boydan birisidir.Oğuz Han'ın altı çocuğunun odalıklarıda vardı. Bunlar kabile adını alırdı. Bu kabileler ise Kadılar kımıllısı ve Çay üstü köyleridir. Bunlar isimlerini kabilelerinden alır.Oğuz kuruluşunda gerdi hizmetleri yapan kabilelerde vardı. Geri hizmetleri yerine getiren kabilelerin isimlerini devam ettiren köy isimleri ise Okçular,Dikici, ve Çakıcı gibi.Bunların dışında yerleşme yerine geldikleri sırada başlarında bulunan komutanlarının ismini alan Oğuzlarda vardır. Bunlar Ulubey nahiyemiz ile Alpaslan köyümüzdür.Bu köylerimizin büyük bir bölümü Çöl ovasında yer almaktadır. Nedendir bu ovaya bu isim verilmiştir? Doğru olan çöl ovası olmayıp ÇULOVA' SI OLMASIDIR. Bilindiği gibi Çul sözcüğü giysi ( Elbise ) anlamındadır.Türkmen kadınlarımızın dokuyup giydikleri kumaş teknolojisinin gelişmesi ile yerine hazır kumaşlar bırakmıştır. Giyimin yanında giysilerin süslemesi'de önem taşır. İncik,boncuk düğme aksesuar olarak çok önemlidir.Çul ovada giyilen kadın giysilerine bakarsak bunların şalvar, göynek,sıkma,üçetek, sarka,futa,şal ve kapak kuşak olduğunu görürüz. Çoraplar ise Türkmen kadınının kendi boyadığı ve eğirdiği yünden çeşitli desen ve renklerle örülür.Bu yöremizin bazı köylerinde Alevi inanç ve düşüncesi görülür. Bilhassa gelin giyim ve süslemesinde bunu görebiliriz. Al ve yeşil renkler en sevilen renklerdir. Gelin olan kızlar genelde kırmızı giyer ve yeşil pullu duvakla evinden ayrılır. Yeşil muradı, kırmızı ise soyluğu simgeler.

OSMANLILAR DÖNEMİ
Selçukluların son zamanlarında Anadolu beyliklere bölündü. Bu beyliklerde sonuçta Osmanlı Devletinin kurulduğu 1299 yılında bu beyliğin bünyesinde eriyip gittiler.Osmanlı imparatorluğu devrinde ilçemizin ismi GEYİK'lerdir. Bu isim Oğuz Türkmenlerince konulmuş bir ongun adıdır. Geyikler ismi bazen Keyikler olarak ta karşımıza çıkabiliyor. Bunun nedeni söyleyenin veya yazanın şivesinden ileri gelebilir.Osmanlı döneminden ilçemizde bulunan tek eser ise Ulu Camidir. Bu camiye Babey camiside denir. Sayın dostum Ayhan Kalkan Caminin 1776 yılında Harputlu Bababezade tarafından yaptırıldığını yazmaktadır. Doğru olduğu kanısındayım. Bababey imside buradan gelmiş olabilir. Caminin ilk yapıldığı zaman kare planlı olduğunu gördük. Zira son olarak yapılan tamirat sırasında cami içi taban açıldı. Burada tabanda minber kalıntısına rastlanıldı. Tarafımdan yapılan ölçümde caminin kare planlı olduğunu saptadım. Caminin yapımıyla ilgili herhangi bir yazıt olmamasına karşın minaresinin yapımı ve onarımı ile ilgili olarak iki adet yazıtı görebiliyoruz. Afyon Müze Müdürlüğünden aldığım ve sağlıklı olduğuna inandığım minare yapım yazıtında şunlar yazılıdır. :" Hamdillah Maşallah sah-ül hayrat etti bu minareyi esin Ruzi mahşerde bula ecrin olan naili cezil Lütfi hak ile bu minareyi yaptırdı ihya eyledi Ya ilahi kıl atalar kılma mahrum hacil Sahibül hayrat Ayşe Hatun Kitişzade Derviş."Hicri 1195 ( 1779 Miladi )Onarım yazıtı ise Miladi 1924 - 1926 tarihlerini kapsamaktadır. Onarım yazıtı ise şöyledir:" Sahib-ül hayrat vel hasenat bani El Haccac Dede zade Hacı Mustafa Rafe Alahın el hac lehuma Hüseyin Veli valide kime cemia Es senetül muharemül haram "1340 - 1342 ( Miladi 1924 - 1926 )Çözülmesi gereken bir yazıt ise merkez taksi durağının yanından geçen ve hamam istikametine giderkenki yolun; Ilıcadan gelen yolla ayakkabıcılar çarşısına kavuştuğu köşede Mehmet Tekeliye ait binanın alanındaki levhadır.Osmanlı döneminde yetişmiş bir yazarımızdan da kısaca söz etmekte yarar görmekteyim. Dinarı mahlasını yazılarında kullanmış olan bu kişi, Dinar'lı Hüseyin Efendidir. Gemiş köylü olduğunu bildiğimiz bu yazarımızın birkaç eseri olmasına rağmen kimin nesi olduğunu uzun araştırmalarıma rağmen ne yazık ki bulamadım.

CUMHURİYET DÖNEMİ

İlçemiz halkı, Cumhuriyet döneminin başlangıcındaki Kurtuluş savaşında kahramanlıklar göstermiş ilçemize düşmanın girmesine izin vermemiştir. Oluşturulan sivil kuvvetlere evlatlarını veren atalarımızı saygı ile anıyorum.4 Haziran 1919 Çarşamba günü İstiklal savaşı gazetesi şöyle yazıyordu. " Denizli'den Müftü Hulusi Efendi Denizlinin açacağı silahlı mücadeleye DİNAR halkının da iştiraki için oraya girmiştir." Genelde Dinar'da oluşturulan sivil kuvvetler Demirci Mehmet Efe'nin komutasındaydılar. Ancak diyor Şevket Süreyya Aydemir ve yazıyor. " Demirci Mehmet Efeyle düşmana sığınan Çerkez Ethem arasında bir takım Muhabereler ele geçirildi. Denizli cephesine hakim olan Demirci Efe kuvvetleri 15-20 Ekim 1920 tarihlerinde Refet Paşa komutasındaki kuvvetlerce Dinar yakınlarında İğdecikte yapılan baskınla dağıtıldı. ( Tek adam 4. bası )Yine 5 Haziran 1919 günü İstiklal savaşı gazetesinde şunları okuyoruz. " 57'nci Tümen Komutanı Şefik bey Menderes nehri bölgesindeki kuvvetlerine Yunan'ın Denizli'ye doğru ilerlemesine mani olmak için köprülerin atılmasını emretmiş ve savaşa hazırlanılmasını istemiştir. Diğer taraftan Dinar'da bulunan mızraklı süvari bölüğü nünde Denizli'ye hareket ettiği öğrenilmiştir." ( Not: Denizliye hareket eden bölüğün başındaki komutan Binbaşı İsmail Hakkı Bey olabilir.)Kıvanç duyarak söylüyorum ki bölüğün karargah olarak kullanıldığı ev atalarımdan kalan ve çocukluk ile gençlik yıllarımı geçirdiğim iki katlı mütevazı evimizin ilk katıdır. Şu anda Karayollarınca kamulaştırılmıştır. Yıllar önceki bir anımı unutamıyorum.Evde benden başka kimsenin bulunmadığı bir gün evimizin önünde forsu açılmış askeri araba durdu.Belleğimde kaldığı kadarı ile Genaral Rütbesinde olan bir komutan ile hanımı olduğunu sandığım bir bayan indiler.Bahçe kapısından içeriye girdiler Komutan yanındaki bayana önce kaldıkları odayı gösterdi. Daha sonra bahçe içinden geçmekte olan arkı gösterdi.Daha sonra üst katta oturan atalarımı sormaya başladı.Sıtmaya yakalanmış bir çocuktan bahis etti.Bu kişi babammış meğer. Bir gözü kör olan bir kızdan söz etti ki bu kişi halamdı. Birde okuyan ve keman çalan bir gençten söz etti ki bu insanda müzik öğretmeni olan amcamdır.İşte böyle anılar… Kimler gelmiş kimler geçmiş… Bu vatan için ölmüş insanları, yurdu için çarpışan gazileri şükranla anmamak mümkünmüdür ? İlçemiz nice Devlet Büyüklerini misafir etmiş şanslı ilçelerden biridir. Büyük Önderimiz Atatürk 16 Mart 1936 tarihinde İlçemize gelerek İlçemiz ve halkını onurlandırmışlardır. Bu günün, yani 16 Mart'ın Büyük Atatürk'ün Dinar'a geliş günü olarak kutlanmasını istemek ve görmek en büyük özlemimdir. Büyük Önder Dinar'a geldiğinde şimdiki Ulu Caminin bahçesinde bulunan Türk Ocağında karşılanıp konuk edilmiştir. Atatürk'ümüzün Dinar'a gelişleri ile ilgili fotoğrafın sadece tarafımda bulunmasından da ayrıca mutluluk duyuyorum.İlçemize gelen 2. Devlet Büyüyümüz İsmet İNÖNÜ'DÜR. Birkaç kez Dinar'a gelmiş olan İSMET Paşa 27 Kasım 1958'de son kez ilçemize gelmiş, Gürcanlar Ailesinin deprem nedeni ile bugün yıkılmış bulunan eski evlerinde konuk edilmiştir.27 Kasım 1958'i 28 Kasıma bağlayan gece kendisine neden Demokrasiye geçtiniz sorusu üzerine şu tarihi konuşmasını yapmıştır." Ben ne kadar yaşayacağım. Biliyor muydum ? ve tek parti nizamı içinde bu milletin idaresini eline geçirmesi muhtelif zevatın neler yapabileceğini kim temin ederdi.Kaldı ki millet kendisinin idare hakkını ve murakebe imkanını elinde bulundurursa benden sonraki idareciler için keyfi idare ihtimali ortadan kalkacaktır. Milletin umulmadık felaketlere sürüklenmesi ihtimali ortadan kalkacaktır.Bu sebeple Milletin idaresi Halkını Milletin kendisine verdik durum budur."İsmet Paşa, dönüşünde, kendisini konuk eden Gürcanlar Ailesi adına Sayın Ozanımız Nedret GÜRCAN'a yazdığı mektup örneğini Sayın Ağabeyim Nedret GÜRCAN özel arşivinden çıkartılarak tarafıma vermiştir.Bu nedenle kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.Sayın Necdet UĞUR, İsmet Paşanın bu tarihi konuşmasını 5 Aralık 1958 olarak belirtmişse de Sayın GÜRCAN bu tarihin canlı tanığı olarak tarihin 27 Kasım 1958'i 28 Kasıma bağlayan gece olduğunu belirttiler.Cumhuriyet Dönemi Ülkemiz için aydınlanma çağı olduğundan bu ışıktan ilçemizde yararlanmıştır.Sosyal etkinlikler kendisini her alanda göstermiştir.İlçemizin çok modern bir kütüphanesi vardır. İlk zamanlar halk evinde toplanan kitaplar halk evlerinin kapatılması ile kütüphaneye devir edilmiştir.Çocuk Kütüphanesi ilk zamanlar ayrı çatı altındayken modern kütüphanenin yapılması ile aynı çatı altında halk kütüphanesinde birleşmiştir.Kütüphanede televizyon ,video ve bant kayıt cihazları ile fotokopi makin ası bulunduğu gibi konferans salonu ve 0-5 yaş arası çocuklar için oyun odası da bulunmaktadır. Kitap sayısı hayli fazladır.Günlük gazetelerin tümü alınmaktadır.Geniş bir okuyucu kitlesi vardır.Spor alanında kıvanç duyulacak isim Dinar'lı Mehmet Pehlivandır. Yunanlı Cimlandos gibi ender yetişen güreşçilerle karşılaştığı gibi Polanyalı, Habeşistanlı,Tekirdağlı ile birçok kez karşılaşma yapmıştır.Aslen Bulgaristan Doğumlu olan Dinar'lı Bursa İlinde Spordan sorumlu Bölge Ajanlığını yapmıştır.Yaşamı uzun süre Bursa Hakimiyet Gazetesinde anlatılmıştır. İlçemizin en tanınmış türküsü " Cevizin yaprağı dal arasında" ise de Devlet Konservatuarında TRT tarafından repertuara alınmış Onsekiz türküsü vardır. Radyo ve Televizyon kanallarında söylenen " Dinar'da yolu gide gele aşındı" türküsü her ne kadar Antalya türküsü olarak yorumlanıyorsa bu türkününde büyük bir olasılıkla Dinar'a ait olması gerekir. Her ne ise Antalya'da bizim ilimiz değilmi ? Önemli olan çalınıp söylenmesidir. Ve Dinar isminin geçmesidir….Türkü denilince ister istemez insan aklına oyunlarda gelmektedir. Dinar bölgelerin kesiştiği yerde olmasına karşın Folklorik yörelerinde kesiştiği noktadadır. Batı yöresinde zeybek oyunları oynanmasına karşın Güney yörelerinde de Teke halk oyunları oynanır. Hareketli ve kıvrak teke oyunları ile birlikte Acıpayam ve Tavas yörelerinin zeybekleri ağır basar. Zeybeklerin en tanınmışı ALYAZMA zeybeği dir. Diğer yayğın zeybek ise BASBAS zeybeğidir. Zeybeklerin diğeri Kırmızı gülden dal kestim zeybeği ile türkü eşliğinde oynanan Nazilli'nin Hanları zeybeğidir.Çöl ovası taraflarında Kerem Havaları söylenir. Teke tek söylendiği gibi guruplar halinde de söylenir. Kerem Havaları genelde sevda konularını, yakınma ve ilenmeleri, mizahı, yaşamı yorumlayan veya öğüt veren dörtlükler halindedir. Sayın Saffet Uysal Kerem Havalarını Anayasa olarak niteler. Bununla kerem havalarının " Türkülerin Anası" olduğunu söyler.

Dinarımızın Efsaneleri - ALTUN MİDAS EFSANESİ

Kral Midas, zengin ve varlık içinde geçen yaşayışını süslemek için şarap tanrısı Baküs (Dionizos) şenliklerini yurduna sokarak Baküs'ü sevindirmiş ve ilahda onun kendisinden dilekte buluınmasını istemiş. Midas'da: "Her dokunduğum altın olsun" diye dilekte bulunmuş, Baküs'de bunu onaylamış. Midas neye dokunsa altın olmuş, sarayında altından başka birşey kalmamış, kral sevinç içinde herşeyi altın yaparken küçük kızı bahçeden getirdiği gülleri babasına vermiş ve babası bu gülleri koklamak için eline aldığında acı hakikatı anlamış, çünkü güllerde altın olmuş. Kral şaşırmış, yemek zamanı yemek yerken her eline aldığı lokma altın oluyormuş, yemek dahi yiyemeyen Kral aç kalma korkusuyla doğruca tapınağa gitmiş, tanrılara yalvarmış, sonra kahinler "Pakol (Gediz) ırmağında yıkanarak bu işten kurtul" demişler ve kral bu ırmakta yıkanarak kurtulmuş.

Dinarımızın Efsaneleri - ANHOROS EFSANESİ

Kral 3. Midas, Gelene'de yerleştikten bir süre sonra şehirde büyük bir deprem ldu. Depremde yarıklar açılarak sular fışkırmaya başlamış, kale önünde açık şehir olan Gelene'yi sular kaplamış, evler sular içine gömülmüştü, bu felaket üzerine 3. Midas tanrılara danışmak için Bbabailah tapınağına gitmiş, kahinler "Kral en kıymetli şeyini yarığa atarsa sular çekilir" demiş. Çok zengin olan Kral Midas hazinesindeki elmas ve altınlarını atmış ama sular çekilmemiş. Bu töreni atı üzerinde yöneten oğlu Anhoros kızarak atını yarığa doğru sürünce sular çekilmeye başlamış. Böylece kral en değerli varlığının oğlu Prens Anhoros olduğunu anlamıştır. Kral sular çekildikten sonra yarık üzerine Baba (Zevs Jupiter) ilah tanrısı için altından bir mihrap yaptırmış ve şehri onartmıştır.

Dinarımızın Efsaneleri - ASMALI YOL EFSANESİ

Apemeia krallarından birinin kızına Homa kralının oğlu talip olarak istiyor ve nişanlanıyorlar. Düğün yapılması için Apemeia kralı bir şart koşuyor. Kızının güneş altında gelin gitmemesi gölge altında gitmemesidir. Kral bunu kabul ediyor ve Apemeia - Homa arasındaki yolun her iki tarafına da asma diktirip kılavet yaptırıyor. Böylece gelini gölge altında götürüyor. Hakikaten halen bu yolun geçtiği muhtelif yerler belirli olup: Örneğin Yapağlı köyü ilerisinde üzüm asmalarına sık sık rastlanmaktadır. Ama tabiki yıllar sonra çoğunluğu yozlaşıp yok olmuştur.

Dinarımızın Efsaneleri - GELEİNE EFSANESİ

GELEİNE EFSANESİ Gelenie kralı Serkofos'un Ankasi'den doğma oğlu Meandır, bütün Frikya'yı egemenliği altına almak için genel başkent Pessinüs şehrine savaş açtı; Savaş sırasında tanrılar anası Kybele (Gübele)'ye yalvarır: "Savaşı kazanırsam beni bunun için kutsayacak ilk kimseyi kurban edeceğim" diyerek adakta bulunur. Pessunüs şehrini alarak Geleine'ye geri döndüğünde, kendisini karşılama töreninde ilk olarak oğlu Arhelaos ile kızı ve annesi kutlamaya koşar. Kaderin acı cilvesi ile ne yapacağını şaşıran Meandır sonunda delirerek şehrin altında akmakta olan Anabenon ırmağına kendini atarak öldürür. Bu olaydan sonra ırmağın adına Meandros (Menderes) adı verilir. Geleine halkı ve sonra onun yanınbaşında kurulan Apameia halkı nehir ve su tanrısı olarak kutlar, adına kült ve tapınaklar kurarlar. Meandros (Menderes) tanrısı havuz başlarında kolunun altında devrilmiş bir testiden su akan, uzanmış yaşlı bir ihtiyar biçiminde yapılan heykelleri, bütün Menderes nehri boylarındaki şehirlerde su ve nehir tanrısı olarak kutlanmıştır.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More